İbni Cessar Kimdir?

İbni Cessar Kimdir?

Avrupa’nın orta çağ karanlığına gömülü olduğu buna karşılık Müslüman coğrafyasının birbirinden kıymetli alimler yetiştirdiği dönemlerde, onuncu yüzyılda dünyaya geldiği bilinen İbni Cessar’ın şöhretini borçlu olduğu husus şüphesiz ki cüzzam hastalığının tedavisini geliştirmesidir.

920 yılında bugünkü Tunus sınırları içerisinde dünyaya gelip yine aynı yerde 1005 yılında hayat gözlerini yumduğu bilinmektedir.

Dedesi ve babası yaşadığı bölgede tıp alanındaki hekimlikleriyle ünlenmişken İbni Cessar ilk olarak hem din alanında hem de fen alanında tahsiller almış ve bu konularda yetişmeye başlanmıştır. Bir süre sonra ise kendi isteğiyle babası ve dedesi gibi tıp ve eczacılık alanlarında çalışmalarını yoğunlaştırmıştır. Dönemin korkulu rüyası Cüzzam ile ilgili çalışmalarıyla birlikte tüm dünyada bilinen bir hekim haline gelmiştir. Tıp ve eczacılık bilimlerinin birlikte tek bir bilim dalı olarak kabul edilmesi yerine ayrı ayrı bilim dalları olması gerektiğini de ilk savunanlardandır.

Orta çağ avrupasında cüzzam hastalığı ölümle eşdeğer görülecek nitelikte bir durumdu. Bir bireyin cüzzam rahatsızlığına yakalanması onun kilise üyeliğinden bile atılmasının temel gerekçesiydi. Tedavi etmek bir yana ölüm ritüelleri eşliğinde hastalığa yakalanmış kişi adeta ölmüşçesine gerekli törenler yapılıyor, hasta kişi açılan bir çukurda papazlarca üstüne toprak atılıp dualar okunmak suretiyle deyim yerindeyse toprağa gömülüyordu. Çukurdaki ölüm ritüelleri sona erdikten sonra hasta kişi ıssız bir adaya bırakılıp adeta ölüme terk ediliyordu. Issız adalara hapsedilen cüzzamlılar hastalıktan ans eseri ölmeseler bile açlıktan veya susuzluktan ölüme yenik düşüyorlardı.

Böylesi bir tablo Avrupa’ya hata dünyanın çoğuna hükmederken kararlı bir hekim olan İbniCessar bunu değiştirmek için yola koyulmuş işe Cüzzamlı hastalar için ayrı hastaneler kurup tedavilerine orda devam ederek başlamıştır. İlk olarak kendi evinde ilaçlar yaparak ilk eczanesini kendi evinde kurduğunu da ayrıca belirtmek gerekir.

Ününü yaşadığı yerin dışına taşımaya ve cüzzam hastalığıyla tün dünyada mücadele etmeye kararlı olan İbni Cessar Avrupa’nın bazı yerlerini dolaşarak oradaki hastalara da şifa dağıtmaya çabalamıştır. İtalya’nın kuzey kesimlerinden Fransa’nın güneyine kadar hatta kuzey İspanya sahillerine kadar gidip orda tedaviler gerçekleştirdiği ve ölüme terk etmeden de cüzzamlıların tedavi edilebileceğini kanıtlamıştır. Seyahatleri sadece Avrupa ile sınırlı kalmamış Arap yarımadasına ve Hac ziyaretine de ayrıca gittiği bilinmektedir.

İbni Cessar’ın yolculuğu, seyahat etmeyi çok sevdiği bilinmekteydi. Kendisi gibi yolculuk etmeyi seven veya yolculuk etmek zorunda kalanlar için seyahatler esnasında karşılaşılabilecekleri hastalıkları ve bu hastalıkların nasıl tedavi edileceklerini detaylı bir biçimde kaleme aldığı ve bilim dünyasında oldukça saygın bir statüye sahip Fakirler için Seyahat Rehberi isimli eserle birlikte ne denli kabiliyetli bir tıp insanı olduğunu kanıtlamıştır.

Bu eserde İbni Cessar tamamen deneyerek, uygulayarak geliştirdiği tedavi yöntemlerini teker teker ifade etmiştir. Bunların yanında şahsi görüşlerini de esere dahil etmeyi ihmal etmemiştir. Bu kitabın muhtevasını ağırlıklı olarak iç hastalıkları ile ilgili faydalı bilgiler oluşturmakta ve uygulayanlar tarafından çokça da beğeniliyordu.

Bu eserin içerisinde tabii ki de cüzzamla ilgili çokça faydalı bilgi de bulunmaktaydı. Bu kitap öylesine ses getirmişti ki tüm dünyada hekimlerin neredeyse hepsi bunu o dönemlerde bir başucu kaynağı olarak kullanmaktaydı. Bu durumdan kendince vazife çıkaran ve adının Konstantin olduğu bilinen bir tercüman kitabı kendine mal etmeye çalışmış ve hatta uzun süre kendisi yazmış gibi Avrupanın bazı yerlerinde ün salmıştır. Bu hileyi hatta hırsızlığı ortaya çıkaran ise yine AvrupadanDemetrius isimli bir İtalyalı olmuştur. Zaten Konstantini pek sevmeyen Demetrius zaptiyelerin bu kitabın korsanını basarken Konstantinin suçüstü yakalanmasını sağlamıştır. Konstantinin zaptiyeler tarafından götürülürken eğitim şart şeklinde bağırıp bağırmadığına ilişkin rivayetler olmakla birlikte ağırlıklı görüş demediği ve bunun bir uydurma olduğu şeklindedir.

Karşılaştığı olaylar, uyguladığı tedaviler ve şahsi görüşlerinin kaybolmaması için yoğun çabalar harcayan İbniCessar’ın tüm bunları evinde ceylan derilerine yazarak muhafaza ettiği yani kitaplarını ceylan derilerine yazarak başladığı bilinmekteydi. Bu deriler İbni Cessar’ın yaşı yani deneyimleri ilerledikçe tonlarca ağırlığa ulaştığı söylenmektedir. Bu hususta bilinen ceylan derilerinin on tonu rahatlıkla aşan ağırlıkta biriktiğidir.

İbni Cessar yaşadığı dönemlerde elitlerin veya zenginlerin doktoru olmayı reddedip bugünkü tabirle halkçı bir hekim olarak görev yapmaya çalışmıştır. Yazdığı eserler incelendiğinde özellikle ilaç almaya parası yetmeyen insanlar için daha pratik ve alım gücü gerektirmeyen tedavi yöntemleri yazdığı bunun kanıtı olarak önümüzde durmaktadır. Özellikle Tıbb-ul-Fukara velMesakin isimli eseri baştan sona böylesi bilgilerle doludur.

İbni Cessar onlarca eser yazmakla birlikte bu eserlerin birçoğu yazıldığı orijinal dil olan Arapçanın dışında Latince, yunanca ve İbranice tercümeleri de yapılmıştır. Yaşadığı çağın en becerikli hekimlerinden ve eczacılarından biri kabul edilen İbniCessar’ın eserleri sadece tıp veya ilaçlarla ilgili değildi. Tarihe, kültüre, insan nefsine ve psikolojiye olan merakı ona bu konuda da eserler yazdırmıştır.  Bizatihi kendisi tarafından kaleme alınan tarih ve psikoloji kitapları da olduğu bilinmektedir.


facebook-paylas

Yorum Yok





Tibbiyardim.com Site İçi Arama:

Ana Sayfa

Anasayfa Anasayfa için tıklayınız !

Reklam