Demir Eksikliği Anemisi

Demir Eksikliği Anemisi

DEMİR EKSİKLİĞİNİN AŞAMALARI

 

Demir eksikliği anemi­si, aneminin ve demir eksikliğinin belirgin kanıtlarının bulunduğu durumdur. Bununla beraber, demir eksikliğininoluşum basamakla­rım belirlemek faydalıdır. Bunlar  üç aşamaya ayrılabilir. İlk basamak vücudun demir ihtiyacının (ya da kaybının) di­yetten emilim kabiliyetini aştığı negatif demir balansıdır. Bu aşama kan kaybı, gebelik (fetüsün kırmızı hücre üretimi için demir ihtiya­cının annenin sağlama kapasitesini geçtiği durumlar), adelösanlardaki hızlı büyüme atakları, ya da yetersiz diyet demir alımı gibi bir­kaç fizyolojik mekanizmanın sonucu gerçekleşebilir. En sık olarak fetüsün ya da hızla büyüyen çocuğun ihtiyaçları, bireyin hemoglobin sentezi için gerekli demiri diyetten emebilme yeteneğini aşar. Günlük 10-20 ml. Eritrositi aşan kan kaybı, barsağın normal diyet­ten emebileceği demir miktarından fazladır. Bu koşullar altında, demir açığı bölgelerinden demirin mobilizasyonu ile kapatılmalıdır. Bu dönemde demir depo değerleri ferritin düzeyi ya da ilik aspirasyonlarında boyanabilir demirin görünmesi düşe­cektir. Demir depoları var olduğu ve mobilize olduğu sürece, serum demir, total demir bağlama kapasitesi (TIBC) ve kırmızı hücre düzeyi normal sınırlarda kalır. Bu aşamada kırmızı hüc­re morfoloji ve ölçütleri normaldir.

 

Demir depolan tükendiğinde, serum demiri düşmeye başlar. Yavaş yavaş, TIBC kırmızı hücre protoporfırin düzeyi gibi artma­ya başlar. Tanımlamada, serum ferritin düzeyi < 15pg/l olduğunda ilik demir depolan tükenmiştir. Serum demiri normal sınırda kaldı­ğı sürece, hemoglobin sentezi azalan demir depolarına rağmen et­kilenmez. Transferrin satürasyonu(satürasyonu dokulardaki oksijen miktarı) %15-20’ye düştüğünde, hemog­lobin sentezi bozulur. Bu demir eksikliği de eritropoez (Eritropoez, alyuvar yapımı, alyuvar yapımı nedir, kemik iliğinde gerçekleşen, alyuvarların oluşumunu sağlayan, hücrelerin farklılaşması.)aşamasıdır,

 

Periferik yaymanın dikkatli evaluasyonu mikrositik hücrelerin ilk görünümlerini ortaya çıkarır ve eğer laboratuvar teknolojisi uygun ise, dolaşımda hipokromik retikülosiüer görülür. Yavaş yavaş, demir düş­meye başlar. Bu noktada transferrin satürasyonu %10-15’tir.

 

Hafif anemi (hemoglobin 10-13 g/dl) varlığında kemik iliği hipoproliferatiftir. Bazı ciddi anemilerde (hemoglobin 7-8 g/dl) hipokromi ve mikrositoz daha belirgin olur, periferik yaymada pro yada kalem şekilli formlar ve target hücreler şeklinde farklı şekilli eritrositler (poikülositoz) görülür ve eritroid ilik artarak inefektif olur. Sonuç olarak, aşırı uzamış demir eksikliği anemisi ile, ilikte hipoproliferasyondan çok eritroid hiperplazi gelişir.

 

DEMİR EKSİKLİĞİNİN NEDENLERİ

Demir ihtiyacını arttıran, demir kaybını arttıran, demir alımı, emilim yada kullanı­mını azaltan nedenler demir eksikliğine yol açabilir.

 

Demir eksikliğinin dışında, hipokromik mik­rositik aneminin ayırıcı tanısında üç durum göz önüne alınmalıdır. İlki, globin zincir sentezindeki kalıtımsal defektler olan talasemilerdir. Bunlar demir eksikliğinden en çok serum demir değerleri ile ayrılırlar, karakteristik olarak talasemilerde en azından normal eğer artmadıysa  serum demir değerleri ve transferrin satürasyonu vardır.

 

Demir Eksikliği Anemisinde Tedavi

Demir eksikliği anemisinin ciddiyet ve nedeni uygun tedavi yaklaşımını belirleyecektir. Örnek olarak, ileri derecede demir eksikliği anemisi ve kardiyovasküler instabilitesi olan semptomatik yaşlı hastalar eritrosit transfüzyonuna ihtiyaç duyabilirler. Anemilerini kompanse etmiş genç bireyler ise demir takviyeleri ile daha konservatif tedavi edilebilirler. İkinci hasta için esas önemli konu demir eksikliğinin nedeninin kesin tanımlanmasıdır

Demir eksikliği vakalarının büyük kısmı için (gebe kadın, bü­yüyen çocuk ve adölosanlar, seyrek kanama episodları olan hasta­lar ve diyette yetersiz demir atımı olanlar) oral demir tedavisi ye- terlidir. Malabsorbsiyonlu yada sıra dışı kan kaybı olan hastalar için spesifik testler ve uygun tedavinin inceliği vardır. Demir eksikliği anemisinin tanısı ve nedeni ortaya konduğunda, ve terapötik yakla­şım planlandığında, üç majör yaklaşım vardır.

Kırmızı Hücre Transfüzyonu

Transfüzyon tedavisi; anemi semptomları, kardiyovasküler instablitesi ve herhangi bir kaynak­tan devamlı ve aşırı kan kaybı olan ve acil müdahale gerektiren hastalara özeldir. Bu hastaların menajmanı demir eksikliğinden çok ciddi aneminin sonuçlan ile ilgilidir. Transfüzyonlar anemiyi akut olarak tedavi etmekle kalmazlar. Devamlı kanamada kayıp edilme­dikleri düşünülerek, tekrar işlenmek üzere demir kaynağı sağlarlar. Transfüzyon tedavisi diğer seçenekler gözden geçirilirken hastayı stabilize eder.

Oral Demir Tedavisi

Oturmuş demir ek­sikliği olan hastada, oral demir ile tedavi genellikle yeterlidir. Ba­sit demir tuzlarından, ince barsak boyunca devamlı salınım için di­zayn edilmiş kompleks demir bileşiklerine kadar bir çok preparast mevcuttur

Değişik preparatlar değişik miktarda demir içerirken, genel olarak hepsi iyi emilir ve tedavide etkindir. Bazıları sitrik asit gibi demir emilimini arttırmak için dizayn edilmiş bileşikler ile beraber­dir. Bu tür bileşiklerin yararlan ile maliyetlerini karşılayıp karşıla­madıkları net değildir, tipik olarak, demiri yerine koyma tedavisin­de günlük 300mg elementer demire çıkılabilir, genellikle günde 3 veya 4 tablet (her biri 50-65 mg elementer demir) şeklinde verilir. İdeal olarak yiyeceklerin demir emilimini inhibe edebileceğinden dolayı demir preparatları aç karnına alınmalıdır. Midenin retansiyon kapasitesinin azalmış olabileceğinden dolayı, gastrik hastalıklı veya geçirilmiş mide cerrahisi bulunan hastalar demir sekresyonları ile özel tedaviler gerektirebilir. Retansiyon kapasitesi demirinin salınımı öncesi tabletin kabuğunun çözülmesi için gereklidir. Günlük 200-300mg’iık elementer demir dozuyla 50mg’a kadar günlük demir emilimi ile sonlanmalıdır. Bu, normal çalışan bir iliği ve uy­gun eritropoetin stimulu.su olan hastanın kırmızı hücre üretiminin 2-3 katı düzeyinde destek sağlar. Bununla beraber, hemoglobin dü­zeyi arttıkça, eritropoietin stimülasyonu azalır ve absorbe (emilim) olan de­mir miktarı azalır. Demir eksikliği anemisi olan hastalarda tedavi amacı sadece anemiyi tedavi etmek değildir, aynı zamanda depola­rı 0,5-lg düzeyinde tutmaktır. Bunu sağlamak için aneminin düzel­tilmesinden sonraki 6-12 ay boyunca tedavinin devamı yeterlidir.

Oral demir tedavisinin komplikasyonları arasında, gastrointes­tinal distres (sıkıntı) en belirgin olandır ve hastaların %15-20’sinde görülür. Bu hastalarda; abdominal ağrı, bulantı, kusma ya da konspitasyon (bağırsak hareketlerinin normale göre azalması anlamına gelir) tedavi uyumsuzluğuna neden olabilir.

Parenteral Demir Tedavisi

İntramüsküler (deri altı) yada intravenöz demir, oral demiri tolere edemeyen, ihtiyacı akut olan yada genel­likle devamlı gastrointestinal kan kaybı gibi devam eden bir duru­mu bulunan hastalara verilebilir. Şuan, intravenöz yol rutin olarak kullanılır. Parenteral demir kullanımı son birkaç yılda rekombinant eritropoietin tedavisinin demire büyük bir ihtiyaç ortaya çıkardığı­nın farkına varılmasıyla giderek anmaktadır. Bu ihtiyaç sıklıkla RE kaynaklarından salınan demir ile karşılanamaz. Parenteral demir özellikle demir dekstrana karşı bir güven oluşmuştur. Demir dekstrana karşı ciddi reaksiyon riski %0.7’dir. Birleşik devletlerde kul­lanıma giren yani demir kompleksleri bu değerin bile altında ters etki oranına sahiptir. (Ferrlecit ) En son onaylanan intravenöz pré­parai demir glukonatlır.

Parenteral demir kullanımında iki yaklaşım mevcuttur: birincisi hemoglobin açığını kapatmak için gereken total dozun uygulanma ve hastaya 500mg’lık bir demir deposu sağlanmasıdır; İkincisi ise parenteral demiri küçük doz tekrarları ile uzatılmış bir periyotta verilmesidir. Son yaklaşım 10 hafta boyunca 100 mg’lik elementer demirin rekombinant eritropoetin tedavisine eritropoetik cevabın sağlanması için verilmesin normal olduğu diyaliz merkezlerinde sıktır.

İntravenöz demir uygulanmasında, anaflaksi her zaman prob­lemdir. Anaflaksi yeni preparatlarda daha nadirdir. Ciddi anaflaksi benzeri reaksiyonla beraber olan faktörler, multiple alerji hikaye­sini ya da dekstrana karşı önceki alerjik reaksiyonu (demir dekstran için) içerir. Yüksek doz demir infüzyonu sonrasındaki birkaç günde görülen jeneralize semptomlar: artralji; deri döküntüleri ve hafif artmış ateşi içerir. Bu dozla ilgili olabilir, fakat bu hastanın gelecekteki parenteral demir kullanımını önlemez. Bugüne ka­dar, demir dekstrana hassasiyeti olan hastalar demir glukonat ile te­davi edilmişlerdir. Eğer yüksek dozda bir demir dekstran verilecek ise (>100 mg)demir preparatı %5 dekstroz veya %0,9’luk NaCl’ demir dilüe edilmelidir. Bundan sonra demir solüsyonu 60-90 dakika içinde veya hemşire ya da doktorun güvendiği hızda infüze edile­bilir. Parenteral demirin test dozu (25mg) önerilse de aslında yük­sek doz demir solüsyonunun yavaş infüzyonu ayrıca enjekte edilen test dozunun aynı erken uyarıcı semptomları ortaya çıkarır. Demir infüzyonunun başında, eğer göğüs ağrısı, hırıltılı solunum, kan ba­sıncı düşmesi ya da diğer sistemik belirtiler gerçekleşirse, test do­zu ya da büyük solüsyon olup olmamasına bakılmaksızın infüzyon anında kesilmelidir.

 

 

Tibbiyardim.com Yazarı

Şahin


facebook-paylas

Etiketler

Yorum Yok





Tibbiyardim.com Site İçi Arama:

Ana Sayfa

Anasayfa Anasayfa için tıklayınız !

Reklam